Bugün “tesadüfen” girdiğim bu küçücük dükkanda karşıma çıkan mesaj kendisini yaymamı istedi 🥰❤️🙏bazen olan şeyleri “kötü” olarak yorumlarız ama yüksek bilinç ile bakabildiğimizde esasında bu olan şeyler bizi yapmak isteyip de bir sürü bahane yaratarak hep ertelediğimiz bir türlü gerçekleştirmeye cesaret edemediğimiz hayallerimize hatta hayallerimizin de ötesine götürmek/taşımak için olmuştur. Ben fonksiyonel olmayan ilişkilere, işlere, yerlere sıkı sıkı tutunmaya çalışsam da hayatımdaki bütün bitişler harika başlangıçlar oldu, hep daha iyisi geldi, hayallerim zihnim kadar kısıtlıydı, zihnim açıldıkça genişledikçe özgürleştikçe bana hep hayallerimin ötesinde fırsatlar sunuldu🙏kendimi yine tek bir hayalle kısıtlarken bu son olan olaylar yine hayallerimi genişletti, bir anda gözümün önünde olan ama tek bir hayale tutunduğum için göremediğim fark edemediğim bir sürü olasılık, seçenek beliriverdi 🙏yeniye her gün bir adım daha yaklaşmak kadar güzel şey var mı🙏 her şey mümkün 🔥 #allthingsarepossible #passtheword
Hosgeldin 2023! Biz karı koca 2023'e girmeden kendi aramızda bir rituel yaptik. 2022'nin son saatlerinde bir kac sayfa kagıda geride bırakmak istediklerimizi, yeni yıla tasımak istemediklerimizi yazdık, yazdıklarımızı birbirimize okuduk ve sonra onları yaktık. Meksika'da yolumuza cikan samanlarla katıldıgımız seremonilerde atesin basinda çemberde otururken yaptığımız gibi atesten ayırmadik gozlerimizi, hepsinin yanip kul olduğuna şahit olduk. Ardindan Yeni Yil niyetlerimizi de yaptik. Tatli krizine girdiğimizde en saglikli seçenek oldugu icin evimizde hep bulunan hurmaların çekirdeklerini 24 saat suda beklettikten sonra islak kagit havluya sarip bir zip lock poşete koyup onları karanlik bir yere koyduk. Ben bu yazıyı yazana kadar niyetlerimizi temsil eden o hurma çekirdekleri filizlendi bile ve saksılara, topraga transfer edildiler, simdi büyümeleri icin bol güneş alan bir yerdeler, ve arada suluyorum. Adım adım kendi hızlarında büyürlerken ben hic bir sey yapmadan sürece güvenerek büyümelerini izliyorum. Zihnim ara ara her zamanki gibi geleceğe gidiyor kendimi hurma agaclarimiz olacagi icin heyecanlanırken buluyorum:) Fark eder etmez an'a geri geliyorum. Zihni eğitirken tıpkı bir yavru kopegi eğitirkenki gibi şefkatli ve sabirli olmasi gerekiyor insanin. 2022 önceki seneler gibi yine ne buyuk ögretilerle dolu bir sene oldu. Hayatimizdan cikanlar gidenler oldu ve yerlerine bir suru yenisi girdi. Bakalim 2023 neler göturecek, neler getirecek. Hayat sürprizlerle dolu, bu surprizlerin bazilari bizi havalara uçururken bazilari da paralize ediyor. (Amerikan) Sukran Gunu tatiline girmeden önceki gun aldigimiz haber ile ayagimizin altindaki hali bir anda cekildi, bizim icin yine değişim çanları çalmaya başladı. Bir anda kendimizi planladigimiz hayalini kurduğumuz hayatin tamamen disinda planlar yaparken bulduk. Bir kere daha öğrendim ki asla "asla" dememeli insan, büyük sözler söylememeli... Eskiden beri dünyada saglikli olmak, uzun yasamak, ahenk içinde olmak, dengede olmak, is hayatinda, ozel hayatinda basarili olmak, mutlu olmak, zengin olmak, maddi refah elde etmek, iyi bir itibar sahibi ve guc sahibi olmak, güzelleşmek, zayiflamak, fit olmak, beğenilmek, arzulanmak, sevilmek, arkadas edinmek, populer olmak icin binlerce yöntem kullaniliyor. Ben de bunca senelik hayatımda bunlarin bir çoğunu denedigim halde bir turlu kalici mutlulugu elde edemedim. Hep "tamam bu sefer gercek mutlulugu yakaladim" desem de her seferinde mutluluğumu, huzurumu, dengemi bozan seyler geldi, geliyor ve gelecek. Ama ogreniyorum, karsima cikan Budanin ogretileri sayesinde anliyorum daha net goruyorum gecmiste denedigim bütün bu yöntemler dışsal, oysa gercek mutluluğun da ıstırabın da kökü kişinin kendi zihninden geliyor. Kahire'de yasadigimiz yillarda (korkudan kendimi eve kapadigim zamanlarda) YouTube'da konusmalarini, öğretilerini dinledigim sonradan en sevdigim Amerikalı/Tibetli Budist rahibe, yazar, öğretmen olan Thubten Chodron ve kurdugu Sravasti Abbey'in birbirinden değerli rahibeleri vasıtasıyla öğrenmeye ve uygulamaya başladım bu kadim öğretileri. Thubten Chodron Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Batılı rahibeler ve keşişler için tek Tibet Budist eğitim manastırı olan Sravasti Manastırı'nın kurucusu ve başrahibesi, daha dinler dinlemez konusmasi, gülüşü, kahkahası ile insani kendine yakin hissettiriyor, M bile arada bana "ögretmeninden bir video sec de beraber dinleyelim" der oldu. Annemden bir yas buyuk olan (1950 doğumlu) ve Budizm üzerine 25'ten fazla kitabin yazari ve editörü olan Thubten Chodron, ben dogmadan bir sene once 1975 senesinde Lama Yeshe ve Zopa Rinpoche tarafindan verilen bir meditasyon kursuna katılmış ve ardından Budizm çalışmalarına devam etmek icin Nepal'deki Kopan Manastirina gitmis. Ben dogduktan bir sene sonra 77 senesinde ise Dharmashala'da Kyabje Ling Rinpoche tarafindan Budist rahibe olarak atanmış. Daha sonraki senelerde 14. Dalai Lama, Tsenzhab Serkong Rinpoche, Lama Thubten Yeshe, Thubten Zopa Rinpoche gibi önemli isimlerin rehberligi altinda Hindistan ve Nepal'de Budizmi calisip pratik etmeye devam etmis. Inanilmaz bilgili, deneyimli ve mütevazi. Onu dinlemek icin insanin illa budist olmasina, budhaya inanmasına gerek yok, bence butun bu kadim öğretiler evrensel, tum insanlik icin gecerli. Öğretmenimin öğretmeni Dalai Lama da hep diyor zaten hepimiz aynıyız, hepimiz insaniz, rengimiz, ırkımız, milliyetimiz, dinimiz fark etmez. En son yenilenmis haliyle nüfusumuz, dünya üzerinde yaşayan 8 milyar insan zihinsel, duygusal, fiziksel olarak hepimiz aynıyız, hepimiz insaniz. Arka bahcemizde buranin yerlileri tarafindan kutsal sayilan, "ombligo del universo" yani Turkcesi ile "evrenin gobek deligi" olarak kabul edilen kanyonda deneyimlediklerim, ogrendiklerim sayesinde son sekiz senedir zihnimin disina ciktigim anlar arttikca artti, zihni devre dışı bırakabildigim anlar arttikca, zihnimin gercek potansiyelinin farkina vardikca, zihnimin bunca zaman daginik cekmecelerle dolu bir dolap gibi tika basa olduğunu görür oldum, enerji, vibrasyon ve frekansi anladikca, dusuncelerimle duygularımın kontrolünde otomatikte yasadigimi fark edince, dusuncelerimin gücünü fark ettikçe, bilincsizce neleri yarattigimi, neleri boomerang gibi kendime çektiğimi gordukce, gormem netleştikçe, zihnimdeki sis kalktıkça, zihnimi eğitmek, ehlileştirmek, ona soz gecirmek icin aksiyona geçmeye karar verdim. Rollercoaster gibi inisli cikisli olan duygusal hayatimin bedenime verdigi zarari gec olmadan durdurmak zorunda oldugumu anladim. Bu duygularin kaynagi neydi? Nerelerden geliyorlardi? Onlari ne aktive ediyordu? Onlardan kaçarak, görmezden gelerek, daha fazla böyle yaşamaya devam etmek yerine onları görüp fark edip anlamaya çalışmaya onları dönüştürmeye niyet ettim.İyi ki de etmişim. 2018 senesinin Ekim ayinda basladigim 4 senesini bitirdigim, daha fazla ilerlemeden, eğitimime devam etmeden önce ögrendiklerimi sindirebilmek ve gunluk hayatimda pratik edebilmek icin verdigim bu ara yilda kendimi çok garip ve boslukta hissettim, kursun ritmine ne kadar alismisim, kursun, rahibe ogretmenlerimin, ve "sinif arkadaslarim" hayatimin ne buyuk bir parcasi haline gelmis olduklarini gordum. Dort sene boyunca Ekim'de başlayıp 12 hafta suren ilk dönem, 3 aylik ara, sonra Nisan'da başlayıp 12 hafta suren ikinci donem. Her pazartesi o haftanin okumalarini, dinlemelerini, mediyasyonlarini yapmaya başla perşembe aksamina kadar haftanin sorularini cevapla, pazar aksamina kadar da sinif arkadaslarinin yanitlarini okuyup bir kac kisiye (yapici) yorumda bulun. 12 hafta sonunda yazdigin final kağıdını ogretmenine gönder, sonra sertifikan adresine postalansın. Uzun ve bol okumalı, dinlemeli, dusunmeli, meditasyonlu dört sene icinde sekiz sertifika aldim. Meditasyon hayatimin bir parcasi oldu. İyi ki de olmus, dengemin bozuldugu zamanlarda içeride neler oldugunu gormek anlamak iyi geliyor, ogrendiklerim ve uyguladiklarim sayesinde kendimi eskiye göre daha cabuk iyilestirebilir oldum. Ilkyardım cantamin icinde sadece budist öğretileri yok, kendimi tek bir inançla sinirlandirmak hic bir zaman benim tarzim olmamistir, her türlü inanca saygım sonsuz, butun kadim öğretilere acigim. Toprak annenin kadim bilgeliğini taşıyan şifalı bitkilerin yetistigi arka bahçem olan bu kutsal kanyonda icimdeki şaman ve şifacı ile de tanıştım ve ogrendim ki kendimizi iyilestirdigimizde sadece çevremizde dokunduğumuz yakinlarimizi, sevdiklerimizi degil esasinda tum insanligi iyileştiriyoruz, hayat yolculuğunda birer savasci olarak yerimizi alıyoruz. Burada katildigim seremonilerde ogrendigim harika bir sarki var, sozleri bunu anlatiyor, zor anlarımda dinledigimde ruhumu ayaga kaldiran kendimi cok guclu hissettiren bir sifa sarkisi, burada bizim kanyonda tanistigim en sevdiğim sifa şarkıcılarından biri olan Venezuella'li sevgili Jesus Hidalgo'nun şarkısı. Babası da müzisyen olan Jesus bize küçükken babasının (hep aşktan sevgiden bahseden) şarkılarından ve annesinin şiirlerinden çok etkilendiğini, sarki yapmayi anne babasından ogrendigini soyleyince muzik yapilan bir evi, oyle bir anne babayi gozumde canlandirdigimda çok etkilenip boyle bir aileye cok imrendigimi, "acaba boyle bir ortamda büyüseydim ben nasil olurdum" diye dusundugumu cok iyi hatirliyorum. Muzigin ilac oldugunu, sifa oldugunu ben Meksika'da ogrendim, maalesef çocukluğumda ve gencligimde dinledigim sarkilar çoğunlukla aşk üzerine de olsa hep hüzünlü, acıklı (Turk kulturunun bir parcasi herhalde acikli huzunlu sarkilar aglamayi acı çekmeyi seviyoruz sanki biraz)... İnsanlik olarak içinden geçtiğimiz bu zor zamanlarda yüksek frekansta yasamak istiyorsak dusundugumuze, konuştuğumuza, dinlediğimize, izlediğimize , yediğimize, içtiğimize cok cok dikkat etmeliyiz çok seçici olmalıyız diye dusunuyorum. Umarim bu şarkı bana iyi geldigi kadar sizlere de iyi gelir, sifa olur. Sarkinin hep birlikte söylenen "chorus" kisminin Turkcesi soyle: "Sen kendini iyileştirirsen ben de kendimi iyileştiririm( sen iyileşirsen ben de iyileşirim) , Sen gülünce ben gülüyorum (sen gülersen ben de gülerim), Seni sevdiğim gibi, sen de beni seviyorsun, Senin titredigin/titrestigin gibi ben de (oyle) titrerim/titresirim." CANTO MANTA (Jesús Hidalgo): A la rueda rueda que rueda, vamos a danzar. Aguilita, oso y coyote, bufalito, ahí van. Si te curas tú, me curo yo. Cuando ríes tú, me río yo. Como te amo yo, me amas tú. Como vibras tú, así vibro yo. Cuando brilla el sol de mi hermana canta hasta la flor, cuando brilla el sol de mi hermano canta hasta la flor Yo le pido a Dios que los cuide, que les de valor. Con papá´aprendí a hacer canciones que hablan de amor. Con mamá a inspirarme en los versos, gracias a los dos. Coro: Si te curas tú, me curo yo. Cuando ríes tú, me río yo. Como te amo yo, me amas tú. Como vibras tú, así vibro yo. PS: TR'deki yakınlarımdan gelen yoğun istek ve ısrarlar üzerine bundan sonra blog yazılarıma oncelik verecegim, 8 senede Meksika'da yoluma çıkanları ve tüm ogrendiklerimi (tarifler dahil) fotoğraflarımla burada paylasacagim. Merve Babamin evde ogrendigi Turkce ve buyudugu Atina'da ogrendigi Yunanca'dan sonra okulda ilk ogrendigi dil Almancaydi. O Almanca seviyor diye okulda Ingilizce'ye ek dil olarak Almanca'yi secmeme ragmen nedense hic sevemedim Almancayi ben. Hic unutmam babamin basucunda duran kitaplardan bir tanesi Almanca deyimler ve atasozleri kitabiydi. Babasindan surekli deyim ve atasozu duyan baskalari da var midir diye merak ediyorum bazen. Turkcesi yetmezmis gibi bir de Almancalarini da soylerdi deyim ve atasozlerinin rahmetli. Almancalari hafizamdan ucup gittiysede Turkce olanlar bugun bile hala aklima gelir, oyle cok duymusum ki:) Bunlardan biri "erken kalkan yol alir" mesela. Bugun aklima geldi cunku baktim simdi saat sabah 9 ve ben evde yapmam gereken herseyi bitirdim simdi rahatlikla kendi yapacaklarima odaklanabilirim. Kahve yerine ictigim Capomo'mu aldim bahcede yaziyorum. Disaridan su sesi geliyor, sitemizin bahcivanlarindan biri olan Javiar her pazartesi, carsamba ve cuma yaptigi gibi sitenin bu kosesindeki bitkileri ve cim alani sularken bizim garajdakileri de sulamayi ihmal etmiyor, eksik olmasin bana cok buyuk yardim etmis oluyor, onun suladigi gunler ben garajdaki bitkilerimizi sulamiyorum, ama bambu agaclarimizi 7 senedir her gun (ya sabah ya aksam ya da bazen sabah aksam) sulamayi ihmal etmiyorum. Mevsimler degistikce onlardaki degisimleri gozlemlemek cok sey ogretiyor. Bambu agaclarimiz evimizi, yatak odamizi butun yaz gunesin siddetli sicagindan koruyor, kisin o kadar ciplak kaliyorlar ki yapraksiz, elimde olmadan acaba onumuzdeki yaza kadar yeniden yapraklanacaklar mi yoksa donacak oylece cirilciplak mi kalacaklar diye endiseleniyorum. Ama her bahar yeniden yesilleniyorlar. Onlar yesillendikce icim de yesilleniyor sanki. Firtinalardaki esneklikleri de beni onlara hayran ediyor, bana esnekligi ogretiyorlar. Cok seviyorum onlari, o nedenle de onlara cok iyi bakiyorum. Bambu agacinizin olmasinin bence tek bir "olumsuz" sayilabilecek yani bambularin koklerinin karmasikligi ve diplerden etrafa yayilmasi nedeniyle cim'lere elveda demek zorunda kaliniyor olmasi. Napalim bahcem "guzel" gorunmeyecek diye bambu agaclarini mi kesecektik yani, o zaman dunyanin cesitli yerlerinde gormeye basladigimiz orman yanginlarinda perisan olup, uzuluyor olmam sacma ve tutarsiz olurdu sanki biraz. Guzellik cok goreceli bir kavram zaten. Cim yerine bizim bahce sadece toprak, yesil yerine kahverengi yani. Ilk senelerde buna kafayi takip bahcivanimiz Clemente'nin uyarilarini, bambulari kesme teklifini inatla dinlemeyip cim ektirme denemelerim gelince aklima simdi guluyorum kendime. Buraya tasindigimizda 39 yasindaydim simdi 45'imin icerisindeyim. O zaman bahcenin cimlerine uzuluyordum, simdi yalinayak topraga basma sansim var diye sukrediyorum. Gecen gun M'in isteki partneri J 30 yasina basti, J'nin 30'lara girisini beraber kutladik, mum sondururken onu izledim, cok guzel cok genc ve onunde upuzuuun bir hayat oldugunu dusunurken yuzumde olusan gulumsememi fark ettim, kendi otuzuncu yas gunumu animsadim, babamsiz ve 10 senelik sevgilimsiz girmistim 30 yasima, acim buyuktu, ikisi de birbirinden farkliydi, hangisine yas tutacagimin bocalamasini yasiyordum, o zamanki bilincimi, farkindaligimi, toylugumu hatirladim, gulumsemem buyudu icimi sefkat kapladi (kendime, babama, eski sevgilime ve 30 yasina yeni basan J'ye sefkat duydum). Su an oldugum yasta ve geldigim yerde cok sukur ki mutlu oldugum icin, 30'una yeni basan J'nin yerinde olmak istemedim, 30'a yeniden basiyor olma gibi bir arzu belirmedi zihnimde onun mum sondurusunu izlerken, ona sarilip sadece her aninin bu yaslarinin kiymetini bilmesini ve her aninin ve her yasinin tadini cikarmasini soyledim, tipki her gun annelik yaptigim kendime soyledigim gibi. Yas aldikca ici de disi da guzellesiyor insanin bence, tabi itiraf etmeliyim ki bedende belirmeye, fark edilmeye baslanan degisiklikleri kabullenmek cok kolay olmuyor ama onun onune gecmek icin bir sey yapilamayacagini, dogan seyin buyuyup olgunlasip curumeye baslayacagini ve zamani geldiginde "olecegini", bunun doganin degismez bir kanunu oldugunu, kendim icin yapilabilecek en guzel seyleri zaten yapmakta oldugumu hatirlatiyorum kendi kendime. Beslenmemin, dusuncelerimin, duygularimin, tepkilerimin, hareketlerimin farkinda oldukca, her gun oz sevgi oz saygi ve oz disiplin uygulamalari yapinca, zihni sessizlestirip, ruhu dans ettirip, bedeni aktif tutup gerektigince esnetince insan kendi gelecegine yatirim yapiyor, simdi yaptigim herseyle gelecegimi yarattigimi iyi ki fark ettim ve harekete gectim. Saclarimdaki beyazlarla yanik tenli ya da makyajli olmadan da barisik olmak, markette ilgimi ceken bir urunun bilgilerini okurken etrafimdakileri takmadan, "yasli" gorundugumu dusunmeden, kullanmak zorunda oldugum okuma gozluklerimle ve yas alisimla artik barisik olmam ile yuzumde derinlesen kirisikliklara, elimin uzerinde cikan "gunes" ya da "yaslilik" lekelerine uzulmek yerine 45 yasina kadar bir suru sinavlardan gecerek bu dunyada var olan Merve ile barisik olmamla ile gurur duyuyorum. Degismek, degistirmek zor is. Benim genelde degisime karsi direnc gosteren bir karakterim var, degisim hep sancili olmustur benim icin, ve biliyorum sanciyi yaratan da zihnim. Bazen zihnimin icin oyle sesli, o kadar cok dusunceyle dolu oluyor ki - genelde karanlik dusuncelerle, oyle oldugunu ve bedenimin katilastigini meditasyon oncesi esneme hareketlerimi yaparken fark ediyorum. Zihnim yavasladikca bedenim esniyor, bedenim esnedikce zihnim esniyor sanki o sIKISIKLIK gidiyor bir an kendimi arka bahcemdeki buyulu kanyon Huasteca'danin derinlerindeki genis alanda hissettigim gibi hissetmeye basliyorum, ferah ve ozgur, ruhum dinginlesiyor, zihnim berraklasiyor, zaman kavrami yok oluyor, an'dayim. Koklerim Toprak Ana'nin katman katman derinliklerine iniyor, kalbim onun kalbiyle bir atiyor, tipki davulun vurusu gibi, titresimi hissedebiliyorum, cakralarim piril piril uyumlu, guvendeyim, yer ve gok arasindaki gorevimi yapiyorum, evrenin bilgeligine acigim, ilahi plana guveniyorum, ilahi parcami onurlandiriyorum, dengedeyim, tepemden isik yagiyor tum hucrelerime yayiliyor, icim sukranla doluyor. Tesekkur ediyorum icimdeki ve disimdaki : topraga, suya, atese, suya, etere yaraticiya ayrica biyolojik atalarima, ruhsal atalarima, Pachamama'ya, gunes dedeye, ay nineye, yonlere, mevsimlere, sifa bitkilerine, hayvan ruhlarina. Meditasyondan kalkip telefonumu kontrol ediyorum, bir bakiyorum ben otururken bir suru mesajlar gelmis telefonuma,Turkiye'den de bir mesaj gelmis ve kafamda yaptigim butun planlari degistirici icerigi olan bir mesaj oradan gelen, hayallerimi, beklentilerimi suya dusuren bir mesaj...ofke ve kizginlik yukselmeye basliyor, korku da kaplamaya basliyor, berraklik bozuluyor, suyun üstü dalgalaniyor, huzur gidiyor huzun geliyor, yine zihnin tuzaklarina dusuyorum, zihnimi kontrol edemiyorum, duygularim yine beni ele geciriyor, ama farkindayim neyse ki, moralimi bozmayip kendime oz sefkat uygulayip, icimdeki hircin cocugu sevgiyle yatistiriyorum. Oz disiplinimi arttırıp daha zaman yaratmali, ice donmeli ve maymun zihnimi egitmeliyim, neyse ki bu hafta online derslerim yeniden basladi. Dorduncu seneye basladigim budist felsefesi, dharma derslerimde budist psikolojisi ile bati psikolojisini de karsilastiriyoruz cok sey ogreniyorum ve tum bu ogrendiklerimi gunluk hayatimda uygulamaya basladigimdan beri bebek adimlariyla da olsa kendi olmam gereken hizimda kimseyle yaris halinde olmadan daha yumusak daha rahat ilerler oldum. Direnc gosteren yanlarimi mercek altina yatirip onlari gozlemlemeyi onlarin bedenimdeki enerjimdeki ruhumdaki etkilerini goruyorum. Stresle, aciyla, rahatsizlikla, huzursuzlukla ,mutsuzlukla, doyumsuzlukla kisacasi Sanskrit dilindeki dukkha ile basa cikma tekniklerini uygulamanin olumlu etkilerini goruyorum hayatimda, Onceki hallerime gore tahammulsuzlugum, sabirsizligim, ofkem, korkularim, yargilarim azaldikca insan iliskilerim de olumlu yonde duzeliyor. Karsimdaki insanin da benden farkli olmadigini, onun da en buyuk amacinin mutlu olmak oldugunu, acidan uzak durmak oldugunu gorunce sefkatim anlayisim artiyor. Bunca senedir yilmadan, caymadan bu derslere ve hayatima uygulamaya devam edebildigim icin kendimi tebrik ediyorum. Bu donem de "dört asil kural" ile devam ediyoruz. Bu dort kurali anlamadan icsellestirmeden gunluk hayata gecirmeden samsara'nin icinden cikis yok, kafesin icinde kalmis hamsterlar gibi donup durmaya devam etmek istemiyorum. Derinlere indikce iniyoruz bakalim, dunyaca, insanlik olarak icinde oldugumuz bu noktada korkusuzca yurumek icin baska care yok bu eski öğretilere başvurup yardim, ilham, cesaret almak lazim, kurtarici beklemek yerine kendinin kurtarıcısı olmak, kendin budha olmak (belki bir gun) neden olmasin potansiyel içimizde (buddha nature). Zihnimi durdurmada bir de muzik cok yardimci oluyor bana, dinledigim muzik , gun icinde bin bir seyle bogusmus olarak isten eve yorgun gelen M'i bile sakinleştiriyor. Zaten evde biri sakinleşip yavaşlayınca enerji hemen değişiyor, diğeri de yumusayip rahatliyor. Tütsü yakip çıkan dumanla enerjinin tum dunyaya, her eve, hastaneye, zihne, caresize, dertliye, korkana, aşılı, aşısız her hastaya, gittigini, sifalandirdigini imgeliyorum, icimdeki şifacıyı yavas yavas disari cikariyorum. Asagidaki linkte paylastigim sarki umarim sizin de yavaslamaniza yardimci olur M'a ve bana oldugu kadar <3 Sozleri soyle: Where are you going? Moving too fast I'll always follow Nothing will last Golden sunlight Gold in your hair Where are you going? Go anywhere Slow down Slow down Slow down Slow down Go down to the water What do you see? Caught in the sunlight Half of it's me Slow down Slow down Slow down Slow down -- Müzik her zaman ailemin bir parçası olmuştur dolayisi ile müzik her zaman hayatımda olmustur. Babam, babababam, babaannem, Tevfika teyzem hepsi çok müzik dinlerlerdi. Kendi kabul etmese de bence Michael da bir müzisyen. Ama yine de müziğin, sesin, vibrasyonun sifalandici yonuyle Meksika'ya gelene kadar tanışmamıştım. İcimdeki kucuk kiz cocugunu en koyu karanliklarda kaybolmus bulduğum, onu ucsuz bucaksiz olan Pasifik okyanusunun dev dalgalarina kapilmis bulduğum, zihninin içerisinde yayılan zehirli sarmasik gibi düşüncelerle, korkularla, arzularla, beklentilerle, birakamadiklariyla rahatsizliklar icinde bogusurken bulduğum anlarda ona artik bu sarkiyi soyluyorum. O zaman goruyorum ki o kucuk kiz degisiyor, isiniyor, canlaniyor cunku icini isik kapliyor ve sürekli artan bir isik, anlayisa neden oluyor aydınlatıyor, goruyorum kucuk kiz sakinleşiyor. Bedeni, zihni, kalbi rahatliyor, aciliyor, genisliyor, bir kabullenis, affedis geliyor, teslimiyet, yuzde yuz guven, hatırlayış, sanki kulagina biri "gücünü eline al" diyerek ic gunesine odaklanmasini sagliyor bir ses ve o da duyup, dinliyor, canim cok uyumlu, icindeki tum karanlik kalmis koseler isikla aydınlandıkça sevgiyle parladikca gercek ortaya cikinca, ayri olmadigini bütünle bir oldugu, bu isik agiyla herşeyle baglantida oldugunu ve herseyin müthiş bir uyum icinde oldugunu gormeye, hissetmeye başlıyor. Ozunun ne olduğunu ve kim oldugunu ve içindeki potansiyellerini fark edip, bunlari adeta tum hucrelerinde hissedince piril piril isil isil parliyor, isik saciyor, isik oluyor isigin kaynagi gunes oluyor. Bu şarkıyı ilk kez Meksika'daki Wixárika (Huichol) yerlilerilerine göre kutsal olan, her sene hacca geldikleri arka bahcem olan kanyonda Huasteca'da, Jesus Hidalgo'nun buyulu sesinden dinledim. Atesin etrafinda bir cemberin icinde oturup, atesin bir transformator olduguna sahit oldugum, basimin sanki babaannemin dizlerine koydugum zamanlardaki gibi. Cemberin etrafinda yanimda oturanlardan gelen guclu enerjinin yani sira cemberin etrafini saran etrafimizi sarmalayan dağlardan gelen guclu enerji esliginde kendimi çok güçlü ve güvende hissetmemi sağlayan bir geceydi. O gun bugundur zorlandigim zamanlarda dinliyorum. Hele hele içine girdigimiz bu yeni döneme adapte olmakta zorlandigim zamanlardaki duygusal, fiziksel, ruhsal dengesizliklerimi dengeye getiriyor dolayisi ile sifalandiriyor. Kadim ogretilerle ve ogretmenlerle dolu bu topraklarda gunes bana da sonsuz sinirsiz bir ilahi gucun varligini hissettirip, karsiliginda bir sey istemek beklemeksizin kosulsuz vermenin iyi bir ogretmeni oldu benim icin. Umarim sarkiyi dinler, ic ve dis gunesinize odaklanmak icin kendinize zaman ayirirsiniz. İnsanlık karanlıktayken ic isigimizi parlatmak yaymak titresimi yukseltmek butune yaptigimiz yapacagim en buyuk iyilik diye dusunuyorum. Ustelik cok zaman da yok zaman gittikce daraldi. İsmi "para ser un sol" (bir gunes olmak icin) olan sarkinin sozleri soyle diyor: "Para ser un sol, hay que andar desnudo La vida es una escalera, que tiene muchas salidas Y solo para subir hay que mirar hacia arriba. Gunes olmak icin ciplak yurumek gerekir: Hayat bir cok cikisi olan bir merdivendir. Ve sadece yukari cikmak icin yukari bakmalisin. Hay que aprender a vivir peligrosamente, Al filo de la luz y de la sombra, Encendiendo la memoria antigua Para abrazar lo desconocido, Y de cara al sol sintiendo al viento Para amansar nuestros pensamiento. Isigin ve golgenin kiyisinda yasamak icin tehlikeli yasamayi ogrenmelisin Bilinmeyeni kucaklamak icin eski/kadim belleğin isigini yakmak lazim Dusuncelerimizi sakinlestirmek icin ve de ruzgari yuzunde hissetmek Hay que aprender vivir amorosamente Volver a conectar con nuestra esencia, Inspirando y expirando aliento Con intención, caminar al cielo, Aceptando mi poder de cambio Hoy aprendiz y mañana un maestro. Sevgiyle yasamayi ogrenmelisin Ozumuzle yeniden baglanti kurmak niyetle nefes alip vermek, cennete yurumek degisim gucumu kabul etmek bugun cirak yarin ogretmen Canto para andar despierto Duermo con un ojo abierto, Hoy mi credo es el silencio Donde Dios es manifiesto. Uyanik kalmak icin sarki soyluyorum tek gözüm açık uyuyorum bugun benim inancim sessizlik tanrinin tezahur ettigi yer Para ser un sol, hay que andar desnudo La vida es una escalera, que tiene muchas salidas Y solo para subir hay que mirar hacia arriba. Y solo para subir hay que mirar hacia arriba. Gunes olmak icin ciplak yurumek gerekir: Hayat bir cok cikisi olan bir merdivendir. Ve sadece yukari cikmak icin yukari bakmalisin." Soz ve muzik Jesus Hidalgo, Meksika'da yoluma cikan bu guzel ruhun onunde saygiyla egiliyorum, sanati ve varligi icin minnettarim. Have you ever looked at Mexico on a map? It is a big country. This is our sixth year living in this magical country, we’ve been traveling inside Mexico and there’s still a lot to see, to taste, to learn, to connect with...One of the advantages of being married to an international school teacher is you have a ton of holidays! We counted our trips, and found out that since we’ve met we’ve been travelling like there’s no tomorrow - we are glad we have - because we’re in lock down like the rest of the people on the planet. Like many people on the planet we are also dealing with groundlessness, uncertainty, insecurity and vulnerability. Mexico has published revised figures saying that the number of deaths caused by coronavirus is %60 higher than previously reported. The article I read on BBC news says Mexico now has the second highest number of Covid-related deaths in the world, after the US. We chose not to go anywhere during our two week Easter Break like we did the year before. As I go through our travel photos, (I have to admit that) I caught myself several times stuck in desire - the desire to “travel”, to “go somewhere”. I think of our first Semana Santa break we spent in Mexico City. Once you get out of Monterrey you start seeing some Mexican culture, where we live is in the north very close to the US border that’s why it’s very different from the rest of the country. Mexico has the second biggest population of Catholics after Brazil. The streets of Mexico City are so festive, every church is decorated with colorful flowers during Easter. There are so many celebrations, ceremonies and rituals throughout the Holy Week. We stayed in Centro Historico at a very close distance to the place where hundreds of people gathered and remembered the crucifixion of Jesus and cried for him till the next morning. My mind at that time was much more judgmental compared to now. I look at that entire thing completely differently now. That was such an unforgettable, deep experience. It was also my first time seeing the Jacarnadá trees. They bloom vibrant purple flowers, the whole city turns purple. The second time I went to the capital, I remember how different the streets looked without the purple flowers of Jacarandas.The Uber driver told us that this tree was a gift from a Japanese immigrant symbol of international friendship between two countries. Speaking of Jacaranda trees, we also have them in Monterrey too, there was one next to our terrace, we would watch it bloom up until this year, this winter because of the drastic drop of the temperature (below zero) many plants, trees died. It’s been a long, cold and dark winter by all means. Since we’ve been locked inside. I often catch myself dreaming of “outside”. On the other hand however - with the help of this pandemic I started believing that times of chaos can be very powerful - spiritually powerful. At least for me it is...As I nourish my body with good and clean food coming from Mother Earth every day which keeps my immune system strong, I also need to keep my mind clean and my spirit high. When I silence my busy mind and look within, I see, feel and know that the Universe is not outside of me, I am not separate from anything, I am one with everything. I stop feeling small, acting small, I rise up, I feel grounded, supported, safe and loved. Thanks to Covid 19, I am learning to honor the spiritual part of myself on a daily basis. At the end of my daily ritual I either pick up a card or open up a page from one of my dharma books to reflect on throughout the day. This is the card I picked up today: SHAMAN: “The Shaman inside you is capable of merging his intuitive perceptiveness with the wisdom of the Elders. Meditate and find out what really motivates you, what your inner core truly desires. Don’t waste time trying to fulfill more superficial desires. They can never satisfy your ancient longing. This is not their task.Shift your attention to what is ESSENTIAL. Most essential in your life is your own being.Without knowing the true essence of your being, your heart will always remain empty and dissatisfied. Without recognition of who you are, without inwardly awakening to that, you stumble like a drunkard through a maze of meaningless limitations. Remember your Self! Take the time and whatever space you need to explore your innermost being. For that you don’t have to go anywhere.” So here are the three healing medicines which I are helping me: Meditation helps me so much. It is not always easy to stop struggling, surrendering to what is and to letting go and letting it be. Some days it takes more time to quiet my busy, loud mind and come back to the present moment, and focus on one thing only - my breath. Because I am awake I can immediately see desire rise inside my mind, it stays there for a while then it dissolves. Of course I look with a nonjudgmental attitude. It is always difficult for me to get on my yoga mat because of my laziness but I am also learning to break those unhealthy, self-destructive habits. Because of the tension and pain in some parts of my sacred temple, my body I cultivated self-discipline, self-love and self respect. I had no other choice, I had to stop ignoring my body which was sending me signs of suffering and discomfort in my mind, so I needed to learn to manage the stress, needed to get in touch with my emotions, look at the root causes of the discomfort created by my mind. I found out that when I stretch my hips my cheeks and jaw relax, sometimes I even cry, I not only stretch my muscles but also my mind during yoga. The yoga instructor whose videos I find very helpful mentioned how stretching the hip muscles causes a release this way stored emotions melt immediately. Daily yoga unites my body, mind and atman. Luckily I was able to overcome my wrong beliefs of not being flexible enough to do yoga. There are so many other self-limiting and false beliefs I’ve been trying to detach myself from. Cleaning, balancing and reactivating the sacred wheels, the chakras in my body help me stay connected with the energy of Oneness and heal me as a whole. One of my favorite medicines I met in Mexico is music. One of the shamans I met here, told us to bring more music into our lives by listening to it more, singing more, and starting to play an instrument, he also said it is good to keep the music on even when you leave the house, it keeps the joy and the vibration high in the house. I mostly listen to medicine songs anymore. I met so many amazing, inspiring beautiful souls - special, authentic musicians. I often catch myself humming or singing and this makes me so happy I used to sing a lot when I was little, when I wasn’t chosen to the choir at school, I remember getting hurt and stop singing. Now I came to an understanding that you don’t have to have a perfect voice, it’s more than that, we all have a voice and it frees us to express our voice. The healing power of the lyrics, and the vibration of these songs bring me into my emotions, they heal and uplift me, shift my consciousness. Let this song heal your body, mind and spirit. Feliz Semana Santa! The Place Where You Are Now
by Hafiz This place where you are right now God circled on a map for you. Wherever your eyes and arms and heart can move Against the earth and the sky, The Beloved has bowed there – Our Beloved has bowed there knowing You were coming. I could tell you a priceless secret about Your real worth, dear pilgrim, But any unkindness to yourself, Any confusion about others, Will keep one From accepting the grace, the love, The sublime freedom Divine knowledge always offers to you. Never mind, Hafiz, about The great requirements this path demands Of the wayfarers, For your soul is too full of wine tonight To withhold the wondrous Truth from this world. But because I am so clever and generous, I have already clearly woven a resplendent lock Of his tresses As a remarkable truth and gift In this poem for you. ~Hafiz Insanın kendini bilmesi ne güzel ne faydali bir sey. Kendimi bir sürü konuda değiştirip dönüştürmekte basarili olsam da bazi seyleri degistirmek digerlerine gore daha zor. Bazı bakış açılarını benimsemek sabır ve bol pratik gerektiriyor. Malesef ben hayatım boyunca çoğu zaman sabırsız bir insan olmuşumdur, hep isterim ki istediklerim anında olsun, hatta bazı şeyleri zorla oldurmaya çalışırım ve bu nedenle de hep acı çekerim😅Covid de işin tuzu biberi oldu. Eve kapanınca içerdeki tüm “canavarlar” su üstüne çıktı, onları çok net görebilir oldum👻 iyi ki🙏onların farkında olmadan acılar hırslar içinde hep daha fazlasını isteyerek, oldurmaya çalışarak, akışa güvenmeden yaşamaya devam da edebilirdim...
Şifa merkezi olarak adlandırdığım bu büyülü kanyona geldiğimde zihnim evdekine göre daha kolay sessizleşip, berraklaşıyor, bilincim daha çabuk yükseliyor, etrafımdaki enerjilerle bağlantı kurabiliyorum. Fark ediyorum ki acılarımın nedeni hep bu oyuncu rölünü çok ciddiye alıp dramanın içinde kaybolmam. Buraya geldiğimde ulaştığım yüksek bilinç bana bir senaryoyu canlandırdığımı hatırlatıyor, sanki tüm ağırlığım gidiyor, hissediyorum ve biliyorum ki ayaklarımın altındaki toprak besleyici ve destekleyici, attığım her adımda kendimi dünyaya daha bağlı ve güvende hissediyorum, gerçekte kim olduğumu hatırlayınca biz insanların hayatı nasıl da olduğundan daha karmaşık hale getirdiğimizi görebiliyorum. Hepimiz her gün kendimize hatırlatalım: Ego ayırmaya ruh ise birleştirmeye çalışır. #huastecamornings #oneness #unity #harmony🙏💕✨ NOT: fotograf bana ait ancak diger resim (bu buyulu kanyonda yasadigim deneyimlere tecrcuman olan bu "buyukanne ay" isimli resim) eserlerini cok sevdigim sanatci Lynda Hoffman-Snodgrass'in eseri (diger eserlerini gormek icin link https://lynda-hoffman-snodgrass.pixels.com/collections/art+eagle+feathers+series I would have never thought I would miss these streets. When we first moved to Cairo, I was 35 years old - 10 years younger than I am now - I was a different person then, my mind was completely different. I was more ignorant and arrogant compared to now. Because of my education I thought I knew everything without realizing I was looking at the world through a tiny pinhole. With a mind and attitude like that it was hard for me to find peace, to be happy, to adapt to new things, to different lives, to different cultures. It was my first time getting out of my comfort zone, my routines, my surroundings. Now when I look back I see how sheltered I was all my life. When someone from M's school picked us up from the airport, and drove us to our new home, the windows of the minivan were covered with curtains, I remember picking them up and looking outside. I didn't like what I saw and I was so scared. I was asking myself, What kind of a place this was and why were we here? We went to Ragab Sons, the supermarket by our house in Maadi. This place was very different from the supermarkets I would go to in Istanbul. It wasn’t that clean, the veggies and fruits didn’t look that inviting, the meat and chicken section had a different smell, all the products were in Arabic. It was difficult for me to decide what to buy, everything looked so strange to me. It was during the Ramadan - the holy month for Muslims - a month of fasting, prayer, reflection and community. It was packed inside, everyone was hungry, thirsty and in a hurry. They were listening to the Quran inside the market and most of women had covered their hair with hijab, there were some with niqab, I was the only woman who was not covered with my American husband. I only heard the Quran at the ceremony after someone died in Turkey. I don't come from a religious family. I didn’t see many covered women in my surroundings. We picked up somethings and started waiting at the check out, it was like a lifetime for me. A young boy helped us carry our bags, we had to cross the street to get home and there were no street lights working - complete chaos - I’ve never seen anything like this in my life, no one was going to stop for me, I was scared, I felt so helpless, was almost about to burst into tears. The young boy from the supermarket helped and stop the traffic for me so that I could cross. Thank God we made it back safely. That was it, I told M that I will never leave the house again and I locked myself inside our apartment. I don't even remember for how long. I didn’t want to step outside, I was missing the posh, beautiful and peaceful streets of my neighborhood in Suadiye (Istanbul). I was comparing everything. I didn’t like anything about Egypt, I didn’t understand the language, I couldn’t read the signs on the streets or at stores, I was afraid to eat and to drink, I didn’t feel safe. But then something started changing in me, both the warrior and the goddess in me were waking up for the first time. Little by little I started to go out, to meet people, to learn Arabic, to learn to judge less, to learn to accept, to learn to respect all beliefs, to take photographs of everything I was seeing, finally I got myself out of the prison that I locked myself in, there was a beautiful world outside waiting to be explored, I came over my fears, was able to conquer my mind and was able to look behind the naked eye and see the real beauty Egypt and the Egyptians. Egypt became my home, Mexico is also my home, the whole world is my home, . #donotfear #gobeyondfear #explore Geçmişte çok kalp kirikligi yaşamış biri, şimdilerde o kırıklar nedeniyle acilmis yaralardan kalan izleri fark ederek onları sifalandirma isleri ile ugrasan , o küçük kalmış kırılgan kalp daha fazla incinmesin diye etrafına kurduğum korunaklı duvarları yıkıp, kalbimi açıp, genişletip, sağlamlaştırma, derin katmanlarına inme, parlatma isleri ile uğraşan biri olarak söylemek isterim ki eğer dün (14 Şubat), bugün ya da herhangi bir gün kendini az değerli, değersiz, önemsiz, sevilmez, eksik sanan birileri varsa çok yanılıyor. Pandemi sürecinde tüm dünya insanları olarak neredeyse hepimiz evlerimize kapanmışken en çok düşündüklerim de hayatını tek başına geçiren kahramanlar. Tabi hastanelerde, huzurevlerinde olanları düşünmüyormuşum gibi anlaşılmasın, bir de başinin üzerinde bir çatısı bile olmayanları da unutmamak lazım, yasadığım yer olan Monterrey (Meksika) sokaklarindaki Güney Amerika'nin Nicaragua, Honduras, Venezuela gibi ulkelerinden gelmis, kopru altlarinda, tren raylarinda çok zor şartlarda yaşayan, yaşamaya çalışan göçmenler hep aklımda. Tıpkı Türkiye'deki Suriyeli göçmenler gibi, onları da burada seven yok, herkes onlardan şikâyetçi, sanki ülkelerini terk etmek, istenmedikleri yabancı topraklarda, nefret edilerek, görünmezlermiş gibi yasamak onların kendi seçimleriymiş gibi... Bahsettiğim yaşamlarını tek başına geçiren kahramanları düşünüyorum çünkü ben günlerimi, haftalarımı, aylarımı ayni çatının altında bir omur boyu geçirmek istediğim kişiyle sevgi dolu evime kapanmış şekilde geçirdiğim halde duygusal olarak hala zorlanırken, kendimi yine de izole hissederken, hala diğer görmeyip sarılamadıklarımın özlemini çekerken, benim gibi kırılganlık/savunmasızlıklarını (İngilizcedeki vulnerability) paylaşmayı zayıflık olarak görmeyen, açık kalplilikle konuşabildiğim arkadaşlarımla olan sohbetlerimizden öğrendiğim kadarıyla tek yasayıp da zor zaman geçiren çok kişi var içinde olduğumuz bu süreçte. Çoğumuz acı çektiğimizde, kendimizi sevgisiz, başarısız, yetersiz ya da güçsüz hissettiğimizde acımızı görmek yerine ya kendimizden bir haber yaşamayı seçiyoruz ya kurban rolündeyiz ya da kendimizi sürekli acımasızca yargılıyoruz. İspanyolca 'ya Aztek dili olan Náhuatl'dan gelmiş olan apapachoa/apapachar diye çok sevdiğim bir fiil var. Ilk kez bizim kanyon Huasteca'daki bir seremonide duydum, ne demek olduğunu öğrendiğim andan beridir de kendime uygulamayı alışkanlık haline getirmek üzerine çalışıyor, çabalıyorum. Eski kalıpları söküp atmak çok kolay olmuyor. Bu arada bahsettiğim eski Aztek dili burada Meksika'da hala yaklaşık 1,5 milyon insan tarafından kullanılıyor. Yoğurmak, ovmak, sevgiyle masaj yapmak anlamına gelen apapachar aynı zamanda "ruhu okşamak" anlamına geliyor, apapacharse ise kendi ruhunu okşamak anlamına geliyor. Ne kadar güzel değil mi? Sevdiklerimize, yakınlarımıza, etrafınızdakilere sürekli iyi, sıcak, nazik sevecen ve anlayışlı olmaya çalışırken insanın kendisine ÖZ ŞEFKAT göstermiyor olması çok üzücü. Kendini sevmek bütün ilişkilerin başı değil mi? Gerçekten kendini sevmeyen başkasını nasıl sevebilir? Hepimizin bir hikayesi var, hepimizin kalbi birçok kez kirildi , hepimizin travmaları var, hepimizin beklentileri var hele hele şu donemde içimizde olanları daha fazla tutamaz olduk her şey yüzeye çıkar oldu, kaçacak yerimiz kalmadı, dört duvar arasında sıkıştık kaldık. Bütün bunları kabul edip, hikayelerimize sahip çıkıp içinde olduğumuz bu süreç boyunca kendimizi her halimizle kabul edebilmek, tüm kalbimizle sevebilmek, ruhumuzu okşamak yapılacak en cesur şey bence. Buradaki seremonilerde tanıştığım bir şaman bir keresinde "ışıkla çalışmak istiyorsanız, önce karanlıkla çalışmayı göze alacaksınız" gibi çok korkutucu bir şey demişti. Kendi isigimizin gücünü ancak karanlıktan korkmayıp, karanlığın içine girme ve içinden geçmeye cesaret ettiğimiz zaman keşfedebiliyoruz, başka yolu yok, bizi bizden başka kimse kurtaramaz. Dışarıda hava buz, güneş kış bulutlarının arkasında saklı, hemen her yerde Covid19 vakaları tavan yapmış, içeriye dönme zamanı simdi değilse ne zaman diyerek, ateşi temsil eden bir mum yakarak, buradaki seremonilerde öğrendiğim en sevdiğim şifa şarkileri eşliğinde kendimi ve evdeki enerjiyi Antik Meksika'nın tütüsü olan kutsal copal ile temizleyerek içime dönerek, önce o içerideki görmezden geldiğim kalbimden ve Yüksek Benliğimden özür diliyorum ve bütün geçmiş deneyimlerimi affediyorum, bütün bu deneyimler için teşekkür ediyorum Çünkü biliyorum özür dilediğimde çelişki, çatışma yaratan düşüncelerimin, duygularımın, tepkilerimin ve eylemlerimin sorumluluğunu almış oluyorum. Kabul, minnet duygusu ve sevgi tüm hücrelerimi kapladığında bedenimle birlikte aynı zamanda bütün düşünce, duygu ve eylemlerinin temizlendiğini de biliyorum. Çok sevdiğim, sürekli dinleyerek, dans ederek, söyleyerek ezberlediğim bana çok iyi gelen bu şifa şarkisinin sözlerini İspanyolcadan Türkçe 'ye çevirmeye calistim. Umarım sözler, melodi ve yaydıkları enerji tipki bana verdikleri cesaret ve güç gibi, içimi sevgiyle doldurduğu , bütünle bir hissettirdiği, ruhumu dans ettirdiği gibi sizleri de benzer şekilde besler ve bağlantıya geçirir❤️ Bu çok sevdiğim sarkiyi söyleyen kız Arjantinli ve ismi Loli Cosmica, bu sarkisinin adi da "Sagrado Femenino" (Kutsal Feminen): "Biz şifa kadınlarıyız, şarki söyleyen, dans eden ve bu hayatta uyandıran şifa kadınlarıyız, Küçük kızlar, bilge büyükanneler, yaratıcı, güçlü, şifacı(iyileştirici) kadınlar olarak büyüyoruz (gelişiyoruz), Kanımız akıyor, anneye giriyor, sanatımızda çiçek açan kökleri besliyor, Hayatin kutsal portal rahimleri Soyları ve de yasanmış tarihleri sifalandiriyor, İlahi yaratıcı anne kalbi açıyor, bize sevgi ve şefkat hizmetini öğretiyor." Güne şükranla başlamak ne kadar uzun süren bir seremoni💝teşekkür edecek ne çok değerli öğreti ve öğretmen var🔥bu sabah öncelikle yeniden gelen soğuğa teşekkür ettim, yeniden hatırlattıkları için😅kemiklerim, iliklerim tam ısınmıştı ki, geçen hafta 35 derecelerde açılıp saçılıp şımarmıştım ki kendimi aniden yeniden soğuk dalgasının içinde buldum, kış bitti baharı atladık yaza girdik sanmıstım 😅bu sabah sokaktan soguk olan evimizde bedenimin ısısını artırrmaya, kendimi soğuga karşı yeniden ayarlamaya ve dayanıklılığımı arttırmaya çalışırken, göremediğim ama orada olduğunu bildiğim güneşe teşekkür ettim, tüm tabiat olaylarına teşekkür ettim🙏şubat ayında karlı bir havada dünyaya gelen bir bebeği ısıtan, doyuran,koruyan, ifade edemediği tüm rahatsızlıklarını anlamaya çalışıp onları gidermeye çalışan güvenli sıcak bir ortam yaratmak için çırpınan biricik anneme biricik babama büyükannelerime ve büyükbabalarıma teşekkür etti, Evren’e teşekkür ettim ne kadar şanslı olmuşum hep🙏 |
|