Geçmişte çok kalp kirikligi yaşamış biri, şimdilerde o kırıklar nedeniyle acilmis yaralardan kalan izleri fark ederek onları sifalandirma isleri ile ugrasan , o küçük kalmış kırılgan kalp daha fazla incinmesin diye etrafına kurduğum korunaklı duvarları yıkıp, kalbimi açıp, genişletip, sağlamlaştırma, derin katmanlarına inme, parlatma isleri ile uğraşan biri olarak söylemek isterim ki eğer dün (14 Şubat), bugün ya da herhangi bir gün kendini az değerli, değersiz, önemsiz, sevilmez, eksik sanan birileri varsa çok yanılıyor.
Pandemi sürecinde tüm dünya insanları olarak neredeyse hepimiz evlerimize kapanmışken en çok düşündüklerim de hayatını tek başına geçiren kahramanlar. Tabi hastanelerde, huzurevlerinde olanları düşünmüyormuşum gibi anlaşılmasın, bir de başinin üzerinde bir çatısı bile olmayanları da unutmamak lazım, yasadığım yer olan Monterrey (Meksika) sokaklarindaki Güney Amerika'nin Nicaragua, Honduras, Venezuela gibi ulkelerinden gelmis, kopru altlarinda, tren raylarinda çok zor şartlarda yaşayan, yaşamaya çalışan göçmenler hep aklımda. Tıpkı Türkiye'deki Suriyeli göçmenler gibi, onları da burada seven yok, herkes onlardan şikâyetçi, sanki ülkelerini terk etmek, istenmedikleri yabancı topraklarda, nefret edilerek, görünmezlermiş gibi yasamak onların kendi seçimleriymiş gibi...
Bahsettiğim yaşamlarını tek başına geçiren kahramanları düşünüyorum çünkü ben günlerimi, haftalarımı, aylarımı ayni çatının altında bir omur boyu geçirmek istediğim kişiyle sevgi dolu evime kapanmış şekilde geçirdiğim halde duygusal olarak hala zorlanırken, kendimi yine de izole hissederken, hala diğer görmeyip sarılamadıklarımın özlemini çekerken, benim gibi kırılganlık/savunmasızlıklarını (İngilizcedeki vulnerability) paylaşmayı zayıflık olarak görmeyen, açık kalplilikle konuşabildiğim arkadaşlarımla olan sohbetlerimizden öğrendiğim kadarıyla tek yasayıp da zor zaman geçiren çok kişi var içinde olduğumuz bu süreçte.
Çoğumuz acı çektiğimizde, kendimizi sevgisiz, başarısız, yetersiz ya da güçsüz hissettiğimizde acımızı görmek yerine ya kendimizden bir haber yaşamayı seçiyoruz ya kurban rolündeyiz ya da kendimizi sürekli acımasızca yargılıyoruz. İspanyolca 'ya Aztek dili olan Náhuatl'dan gelmiş olan apapachoa/apapachar diye çok sevdiğim bir fiil var. Ilk kez bizim kanyon Huasteca'daki bir seremonide duydum, ne demek olduğunu öğrendiğim andan beridir de kendime uygulamayı alışkanlık haline getirmek üzerine çalışıyor, çabalıyorum. Eski kalıpları söküp atmak çok kolay olmuyor. Bu arada bahsettiğim eski Aztek dili burada Meksika'da hala yaklaşık 1,5 milyon insan tarafından kullanılıyor. Yoğurmak, ovmak, sevgiyle masaj yapmak anlamına gelen apapachar aynı zamanda "ruhu okşamak" anlamına geliyor, apapacharse ise kendi ruhunu okşamak anlamına geliyor. Ne kadar güzel değil mi? Sevdiklerimize, yakınlarımıza, etrafınızdakilere sürekli iyi, sıcak, nazik sevecen ve anlayışlı olmaya çalışırken insanın kendisine ÖZ ŞEFKAT göstermiyor olması çok üzücü. Kendini sevmek bütün ilişkilerin başı değil mi? Gerçekten kendini sevmeyen başkasını nasıl sevebilir?
Hepimizin bir hikayesi var, hepimizin kalbi birçok kez kirildi , hepimizin travmaları var, hepimizin beklentileri var hele hele şu donemde içimizde olanları daha fazla tutamaz olduk her şey yüzeye çıkar oldu, kaçacak yerimiz kalmadı, dört duvar arasında sıkıştık kaldık. Bütün bunları kabul edip, hikayelerimize sahip çıkıp içinde olduğumuz bu süreç boyunca kendimizi her halimizle kabul edebilmek, tüm kalbimizle sevebilmek, ruhumuzu okşamak yapılacak en cesur şey bence. Buradaki seremonilerde tanıştığım bir şaman bir keresinde "ışıkla çalışmak istiyorsanız, önce karanlıkla çalışmayı göze alacaksınız" gibi çok korkutucu bir şey demişti. Kendi isigimizin gücünü ancak karanlıktan korkmayıp, karanlığın içine girme ve içinden geçmeye cesaret ettiğimiz zaman keşfedebiliyoruz, başka yolu yok, bizi bizden başka kimse kurtaramaz.
Dışarıda hava buz, güneş kış bulutlarının arkasında saklı, hemen her yerde Covid19 vakaları tavan yapmış, içeriye dönme zamanı simdi değilse ne zaman diyerek, ateşi temsil eden bir mum yakarak, buradaki seremonilerde öğrendiğim en sevdiğim şifa şarkileri eşliğinde kendimi ve evdeki enerjiyi Antik Meksika'nın tütüsü olan kutsal copal ile temizleyerek içime dönerek, önce o içerideki görmezden geldiğim kalbimden ve Yüksek Benliğimden özür diliyorum ve bütün geçmiş deneyimlerimi affediyorum, bütün bu deneyimler için teşekkür ediyorum Çünkü biliyorum özür dilediğimde çelişki, çatışma yaratan düşüncelerimin, duygularımın, tepkilerimin ve eylemlerimin sorumluluğunu almış oluyorum. Kabul, minnet duygusu ve sevgi tüm hücrelerimi kapladığında bedenimle birlikte aynı zamanda bütün düşünce, duygu ve eylemlerinin temizlendiğini de biliyorum.
Çok sevdiğim, sürekli dinleyerek, dans ederek, söyleyerek ezberlediğim bana çok iyi gelen bu şifa şarkisinin sözlerini İspanyolcadan Türkçe 'ye çevirmeye calistim. Umarım sözler, melodi ve yaydıkları enerji tipki bana verdikleri cesaret ve güç gibi, içimi sevgiyle doldurduğu , bütünle bir hissettirdiği, ruhumu dans ettirdiği gibi sizleri de benzer şekilde besler ve bağlantıya geçirir❤️
Bu çok sevdiğim sarkiyi söyleyen kız Arjantinli ve ismi Loli Cosmica, bu sarkisinin adi da "Sagrado Femenino" (Kutsal Feminen):
"Biz şifa kadınlarıyız, şarki söyleyen, dans eden ve bu hayatta uyandıran şifa kadınlarıyız,
Küçük kızlar, bilge büyükanneler, yaratıcı, güçlü, şifacı(iyileştirici) kadınlar olarak büyüyoruz (gelişiyoruz),
Kanımız akıyor, anneye giriyor, sanatımızda çiçek açan kökleri besliyor,
Hayatin kutsal portal rahimleri
Soyları ve de yasanmış tarihleri sifalandiriyor,
İlahi yaratıcı anne kalbi açıyor, bize sevgi ve şefkat hizmetini öğretiyor."
Pandemi sürecinde tüm dünya insanları olarak neredeyse hepimiz evlerimize kapanmışken en çok düşündüklerim de hayatını tek başına geçiren kahramanlar. Tabi hastanelerde, huzurevlerinde olanları düşünmüyormuşum gibi anlaşılmasın, bir de başinin üzerinde bir çatısı bile olmayanları da unutmamak lazım, yasadığım yer olan Monterrey (Meksika) sokaklarindaki Güney Amerika'nin Nicaragua, Honduras, Venezuela gibi ulkelerinden gelmis, kopru altlarinda, tren raylarinda çok zor şartlarda yaşayan, yaşamaya çalışan göçmenler hep aklımda. Tıpkı Türkiye'deki Suriyeli göçmenler gibi, onları da burada seven yok, herkes onlardan şikâyetçi, sanki ülkelerini terk etmek, istenmedikleri yabancı topraklarda, nefret edilerek, görünmezlermiş gibi yasamak onların kendi seçimleriymiş gibi...
Bahsettiğim yaşamlarını tek başına geçiren kahramanları düşünüyorum çünkü ben günlerimi, haftalarımı, aylarımı ayni çatının altında bir omur boyu geçirmek istediğim kişiyle sevgi dolu evime kapanmış şekilde geçirdiğim halde duygusal olarak hala zorlanırken, kendimi yine de izole hissederken, hala diğer görmeyip sarılamadıklarımın özlemini çekerken, benim gibi kırılganlık/savunmasızlıklarını (İngilizcedeki vulnerability) paylaşmayı zayıflık olarak görmeyen, açık kalplilikle konuşabildiğim arkadaşlarımla olan sohbetlerimizden öğrendiğim kadarıyla tek yasayıp da zor zaman geçiren çok kişi var içinde olduğumuz bu süreçte.
Çoğumuz acı çektiğimizde, kendimizi sevgisiz, başarısız, yetersiz ya da güçsüz hissettiğimizde acımızı görmek yerine ya kendimizden bir haber yaşamayı seçiyoruz ya kurban rolündeyiz ya da kendimizi sürekli acımasızca yargılıyoruz. İspanyolca 'ya Aztek dili olan Náhuatl'dan gelmiş olan apapachoa/apapachar diye çok sevdiğim bir fiil var. Ilk kez bizim kanyon Huasteca'daki bir seremonide duydum, ne demek olduğunu öğrendiğim andan beridir de kendime uygulamayı alışkanlık haline getirmek üzerine çalışıyor, çabalıyorum. Eski kalıpları söküp atmak çok kolay olmuyor. Bu arada bahsettiğim eski Aztek dili burada Meksika'da hala yaklaşık 1,5 milyon insan tarafından kullanılıyor. Yoğurmak, ovmak, sevgiyle masaj yapmak anlamına gelen apapachar aynı zamanda "ruhu okşamak" anlamına geliyor, apapacharse ise kendi ruhunu okşamak anlamına geliyor. Ne kadar güzel değil mi? Sevdiklerimize, yakınlarımıza, etrafınızdakilere sürekli iyi, sıcak, nazik sevecen ve anlayışlı olmaya çalışırken insanın kendisine ÖZ ŞEFKAT göstermiyor olması çok üzücü. Kendini sevmek bütün ilişkilerin başı değil mi? Gerçekten kendini sevmeyen başkasını nasıl sevebilir?
Hepimizin bir hikayesi var, hepimizin kalbi birçok kez kirildi , hepimizin travmaları var, hepimizin beklentileri var hele hele şu donemde içimizde olanları daha fazla tutamaz olduk her şey yüzeye çıkar oldu, kaçacak yerimiz kalmadı, dört duvar arasında sıkıştık kaldık. Bütün bunları kabul edip, hikayelerimize sahip çıkıp içinde olduğumuz bu süreç boyunca kendimizi her halimizle kabul edebilmek, tüm kalbimizle sevebilmek, ruhumuzu okşamak yapılacak en cesur şey bence. Buradaki seremonilerde tanıştığım bir şaman bir keresinde "ışıkla çalışmak istiyorsanız, önce karanlıkla çalışmayı göze alacaksınız" gibi çok korkutucu bir şey demişti. Kendi isigimizin gücünü ancak karanlıktan korkmayıp, karanlığın içine girme ve içinden geçmeye cesaret ettiğimiz zaman keşfedebiliyoruz, başka yolu yok, bizi bizden başka kimse kurtaramaz.
Dışarıda hava buz, güneş kış bulutlarının arkasında saklı, hemen her yerde Covid19 vakaları tavan yapmış, içeriye dönme zamanı simdi değilse ne zaman diyerek, ateşi temsil eden bir mum yakarak, buradaki seremonilerde öğrendiğim en sevdiğim şifa şarkileri eşliğinde kendimi ve evdeki enerjiyi Antik Meksika'nın tütüsü olan kutsal copal ile temizleyerek içime dönerek, önce o içerideki görmezden geldiğim kalbimden ve Yüksek Benliğimden özür diliyorum ve bütün geçmiş deneyimlerimi affediyorum, bütün bu deneyimler için teşekkür ediyorum Çünkü biliyorum özür dilediğimde çelişki, çatışma yaratan düşüncelerimin, duygularımın, tepkilerimin ve eylemlerimin sorumluluğunu almış oluyorum. Kabul, minnet duygusu ve sevgi tüm hücrelerimi kapladığında bedenimle birlikte aynı zamanda bütün düşünce, duygu ve eylemlerinin temizlendiğini de biliyorum.
Çok sevdiğim, sürekli dinleyerek, dans ederek, söyleyerek ezberlediğim bana çok iyi gelen bu şifa şarkisinin sözlerini İspanyolcadan Türkçe 'ye çevirmeye calistim. Umarım sözler, melodi ve yaydıkları enerji tipki bana verdikleri cesaret ve güç gibi, içimi sevgiyle doldurduğu , bütünle bir hissettirdiği, ruhumu dans ettirdiği gibi sizleri de benzer şekilde besler ve bağlantıya geçirir❤️
Bu çok sevdiğim sarkiyi söyleyen kız Arjantinli ve ismi Loli Cosmica, bu sarkisinin adi da "Sagrado Femenino" (Kutsal Feminen):
"Biz şifa kadınlarıyız, şarki söyleyen, dans eden ve bu hayatta uyandıran şifa kadınlarıyız,
Küçük kızlar, bilge büyükanneler, yaratıcı, güçlü, şifacı(iyileştirici) kadınlar olarak büyüyoruz (gelişiyoruz),
Kanımız akıyor, anneye giriyor, sanatımızda çiçek açan kökleri besliyor,
Hayatin kutsal portal rahimleri
Soyları ve de yasanmış tarihleri sifalandiriyor,
İlahi yaratıcı anne kalbi açıyor, bize sevgi ve şefkat hizmetini öğretiyor."